Şah İsmail ( Şah Hatayi )
Aşkın şerbetinden içtim, hak oldum Gahi Nebi, gahi Veli göründüm
Kudretten donumu giydim, pak oldum Gahi uslu, gahi deli göründüm
Hem Hak`a ulaştım, hem de Hak oldum Gahi Ahmet, gahi Ali göründüm
Anın için irad etmem ölümü Kimse bilmez sırrım, Hallaç idim ben
İran`ın, Safevi Hükümdarı: Şahlıkla, Şeh’liği bir arada götüren Şah İsmail, Şiilik Mezhebinin kurucusudur. Ünü İran sınırlarını aşıp, Anadolu`ya kadar yayılmış: Bir çok ünlü tekke şairi onun şiirlerinden ve inancından etkilenerek Anadolu’da Alevi Kızılbaş isyanları başlatmıştır...
1486-1524 Yılları arasında yaşamış... Osmanlı Halifesi, Yavuz Sultan Selim’le yaptığı, Çaldıran Savaşı’nda yenilmiş ve esir düşmüştür. Onyıl süren uzun bir esaretten sonra zehir içip intihar etmiştir.
Şiirleri: Azeri Türkçesiyle, Halk Edebiyatı (Tekke) deme ve nefesler biçiminde yazdıklarının yanı sıra; Farça, Divan Şiiri tarzında yazdığı; Rubai, Mesnevi ve Gazelleri de var..
Yapıtları arasında: Didaktik içerikli deme ve nefeslerinin yanı sıra, bir Divanı, bin dört yüz beyitlik "Dehname" adlı Mesneviyi de yazmış...
Muhammed Ali’yi candan sevenler
Yorulup yollarda kalmaz inşallah
İmam Hasan’ın yüzün görenler
Hüseyin’den mahrum kalmaz inşallah
İmam Zeynel’den bir dolu içen
İmam Bakır’dan kaynayıp coşan
Sıdk ile İmam Cafer`e koşan
Bundan özge yola sapmaz inşallah
İmam Musa’dan gelen erenler
Can baş feda edip ceme gelenler
İmam Rıza’ya zehir verenler
Divanda şefaat bulmaz inşallah
Bir gün olur okuturlar defteri
Şah oğlunun elindedir teberi
Uyanınca Taki, Naki Askerì
Açılan gülümüz solmaz inşallah
Hatai der bu iş bir gün biter a
Özünü katar gör ulu katara
Mehdi şevki bu cihanı tutar a
Şah oğluna sitem olmaz inşallah
Sözcükler:
Şefaat: Bağışlanma, affedilme; Teber: Kılıç
Pir Sultan Abdal ( Koca Haydar)
Pir Sultan’ım şu dünyaya Alınmış abdestim aldırırlarsa
Dolu geldim, dolu benim Kılınmış namazım kıldırırlarsa
Bilmeyenler bilsin beni Sizde "şah" diyeni öldürürlerse
Ben Ali`yem Ali benem Ben de bu yayladan "şah`a" giderim
Pir Sultan Abdal, Sivas`ın Yıldızeli Kazasının Banaz Köyünde doğmuştur. Onu diğer
Tekke Şairlerinden ayıran yan, eylemci bir ozan oluşudur. Osmanlı baskıcı düzenine
Kafa tutan şiirler yazmış, İran Şahı, Şah İsmail` in yolunda yürüyerek, Anadolu`da Şah İsmail`e yandaş isyanlara arka çıkmıştır. Hatta Düzmece (sahte) Şah İsmail`in Rumeli’de (Sivas ve çevresi) çıkardığı bir isyanı desteklediği için dergahında büyüttüğü, sonradan Osmanlı Valisi (paşa) olan Deli Hızır Paşa tarafından idam edilerek öldürülmüştür.
Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber, 16.yy’ ın son çeyreği (1578) de asıldığı sanılmaktadır.
Pir Sultan Abdal, şiirlerinde isyancı, “baş eğmez” bir ozan-şairdir. Alevi – “Kızılbaşlığı” yaymak amacıyla türküleştirdiği şiirlerde üstün bir duygu lirizmi görülür. Doğa ve aşkı da işleyen Pir Sultan, Tasavvufi şiirler de yazmıştır. Şiirlerinde; sade bir dil ve hece veznini kullanmıştır. Şiirleri: Anadolu, Azerbeycan ve Rumeli`deki, alevi - Kızılbaşlar arasında yaygındır. Yunus Emre, Seyit Nesimi, Kaygusuz Abdal, Kul Mustafa, Şah Hatai (Şah İsmail) Karacaoğlan vb. şahsında toplamış çok cepheli bir şair-ozandır. Ölümünden sonra da adına yazılmış şiirlere sıkça rastlanması onun halk arasında ne denli çok sevildiğini gösterir.
Bu dünyanın evvelini sorarsan
Allah bir Muhammed Ali’dir Ali
.......
Uyur idik uyardılar .....
Diriye saydılar bizi Biz de gezer idik irfanda sazda
Koyun olduk ses anladık Bile bulunurduk cemde niyazda
Sürüye saydılar bizi Bize de gel oldu kanlı Sivas`da
......... Hızır Paşa bizi astı bulunmaz
Kadılar, müftüler fetva yazarsa ..........
İşte kement, işte boynum asarsa Pir Sultan Abdal’ım destim demende
İşte hançer, işte boynum keserse İsmim Koca Haydar, neslim Yemen`de
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan Garip başa bir hal gelse zamanda
........ Orda her kişinin dostu bulunmaz
Pir Sultan Abdalım hey Hızır Paşa .........
Gör ki neler gelir sağ olan başa Gidi Yezit bize Kızılbaş demiş Hasret kodun bizi kavim kardaşa Meğer "Şah`ı" sevdi dese yeridir
Katip ahvalimi "şah`a" böyle yaz Yetmiş iki millet sevmedi "Şah`ı"
Biz severiz Şah`ı Merdan Ali`dir
Sözcükler:
Fetva: Şeriat (dini) Kararı; Damen: Etek; Kavim: Eş dost, akraba ; Şah-ı Merdan: Meydanların Şahı, Hz. Ali ; Cem : Içki alemi, ibadet edilen mekan; Dest: El
Hacı Bektaş-ı Veli
Dervişlik hırkada taçta değildir
Hararet nardadır sacda değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs`de Mekke`de Haç`da değildir
Hacı Bektaşi Veli Horasan`ın Nişabur Şehrinde doğdu. Mutasavvuf Ahmed Yesevi`den ders aldı. Anadolu`da: Elbistan, Nevşehir, Kayseri, Ürgüp, Üçhisar, Gülşehir yörelerinde bulundu. Nevşehir`in, Hacı Bektaş Kasabasına ( Suluca Karahöyük) yerleşti.Türkmenler arasında büyük ilgi gördü (1210-1270)...
Anadolu Selçuklularına karşı isyan eden, Baba İsak ve Baba İlyas`la birleşerek savaşa katıldı. Orhan Gazi`ye düzenli ordu ( yeniçerileri) kurma fikrini veren de, Hacı Bektaş`tır...
Hacı Bektaş-ı Veli: " Eline beline diline sahip ol " diyerek insanlığa yeni bir inancın kapısını aralar. El: Paradır onu yüceltenler, üstün tutanlar kaybeder. Bel: Cinsel arzulardır, ona sahip çıkmayan, dizgin altına almayan güç durumlara düşer. Dil: Söz ve davranıştır...
Tavavvuf (Panteizim) Felsefesi; Yunanistan, Hindistan ve Mısır`da doğup gelişmiştir. Alemin sırları nedir?.. Bu dünyaya niçin geldik?.. Yaşamdaki amaç nedir?.. Biz neyiz? Varoluşun mantığı nedir vb. sorulara yanıt arar?..
Hacı Bektaş-ı Veli`ye göre Tavavvuf, rahatlıkla birleşmez. Onun bir amacı özlemi vardır. Onun için çaba harcanmalıdır. Tanrı`yla birleşmeden afiyet (mutluluk) bulunamaz.
Tanrı’yla bütünleşmek için, Tanrı dışındaki her şeydan uzaklaşmak gerektir...
Tasavvuf yaratanla, yaratılanı eş görür. Oysa diğer inançlarda, Tanrı’yla, kul ayrılmıştır. Her şey ( Tüm Yaratıklar) Tanrı’nın bir tecellisi (görüntüsü, yansıması) dır. Tanrı ve Kainat (evren) birdir. Su ve buz gibi, tek vücutturlar, sadece çıplak gözle farklı görünürler, (Vücud -u Mutlak). Tanrı kendi güzelliğini, Hüsn-ü Mutlak`ı görecek göz sevecek gönül olsun diye, varlıkları yarattı. Sonra da onların gözünden (aşk gözünden) kendini seyretti... En ünlü yapıtı: Mülakat`tır.
Kendi hüsnün hublar şeklinde peyda eyledin
Çeşm-i aşıktan dönüp sonra temaşa eyledin
.......
* Ellerin kabesi var, benim kabem insandır.
* Okunacak en büyük kitap insandır.
* Bilim gerçeğe giden yolları aydınlatan bir ışıktır.
* Nefsine ağır geleni kimseye uygulama.
Sözcükler:
Hararet : Sıcaklık
Nar : Kor. ateş
Aşık Veysel Şatıroğlu
Bu alemi gören sensin
Yok gözünde perde senin
Haksıza yol veren sensin
Yok mu suçun bunda senin
Aşık Veysel: Sivas`ın Şarkışla, Sivrialan Köyünde 1894 Yılında doğmuş ve 21 Mart
1973 Günü Sivrialan`da ölmüştür. Aşık Veysel; Aşk, yurt, toprak ve kardeşlik sevgisini bolca alışagelmişin dışında büyük bir duyarlılıkla işledi. Küçük yaşlarda çiçek hastalığından gözleri kör olunca, iç gözlemi gelişti. Zengin bir iç dünyası vardı...
Ruhsati, Emrah, Karacaoğlan gibi saz şairlerinin gelenekleriyle çağının gerçeklerini
şiirlerinde güçlü bir tarzda yansıttı. Düşündürücü ve araştırıcı özelliklerinin yan ısıra,
her haliyle halka yakın bir tarzı vardı...
Köy Enstitülerinde, "Halk Türküleri" öğretmenliği yaptı. Gezgin bir ozandı. Saz çalarak şiirlerini türküleştirmiştir...
Şiirleri: Deyişler 1944, Sazımdan Sesler 1950, Dostlar Beni Hatırlasın 1970 adı altında kitaplaştırılmıştır.
1 2
Medet mürüvvet deyip kapına geldim Kul olanın elbet olur kusuru
İsteğim dileğim var Hacı Bektaş Nesli Peygambersin cihanın nuru
İndim eşiğine yüzümü sürdüm Ali`sin, Veli`sin, Pirlerin Piri
Kusurum günahım var Hacı Bektaş Kalma kusurlara Pir Hacı Bektaş ........ ............
1 2
Koyun verdi, kuzu verdi süt verdi Adem`den bu deme neslim getirdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi Bana türlü türlü meyve yitirdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yarim kara topraktır Benim sadık yarim kara topraktır
........
1 2
Yezit nedir, ne Kızılbaş Şu alemi yaratan bir
Değil miyiz hep bir kardaş Odur küllü şeye kadir
Bizi yakar bizim ataş Alevi, Sünnilik nedir
Söndürmektir tek çaresi Menfaattir var varası
.......... ..........
Sözcükler:
Mürüvvet: Bağışlayıcı
Veli : Ermiş kişi
Yezit : Halife, Muaviye`nin oğlu. Hz. Hüseyin`i Kerbela`da şehit ettiren.
Kızılbaş : Burada, Sunnilerin, Alevileri aşağılamak amacıyla, küfür anlamında kullan
dıkları deyim. Küllü ; Tüm, bütün; Varvara (farfara) : Kuru gürültü, palavra.
Ayrıca Kul Himmet (16.yy.), Teslim Abdal (16.yy.), Kul Hüseyin (16.yy.) Muhiddin Ab-
dal (16.yy.), Azmi Baba (16.yy.), Kul Nesimi (17.yy.), Edib Harabi (19.yy.) vb. ozan ve şairler de Alevi- Bektaşi-Kızılbaş Şairleridir. Alevi Edebiyatına çok güzel şiir örnekleri vererek katkıda bulunmuşlardır.. .
20 YY. Alevi Şair ve Ozanları
Aşık Mahsuni Şerif, Aşık İsmail Daimi, Aşık Davut Sulari, Muhlis Akarsu, Aşık Mah-
suni Çimen de Alevi-Kızılbaş Şairleri arasında adı saygıyla anılmağa değer şair ve
ozanlardır...
03.11. 2001
Erol Yıldırım
[/CODE]
|